Sırada Türkiye mi var?
Ortadoğu karışık günlerden geçti, geçiyor. Sivil uçuşlara kapatılan gökyüzü, füzelere ve savaş uçaklarına bırakıldı. İsrail’in saldırısıyla başlayan, İsrail ile İran arasındaki çatışma, “3. Dünya savaşı mı başlıyor?” sorusunu gündeme getirecek kadar tırmandı. Şimdi ateşkes aralığındayız. Doğru tabirle; ‘çatışmasızlık hali’nde. Daha da açıkçası; an itibariyle Ortadoğu’da, Ortadoğu’dan büyük, dünyayı bile tedirgin eden bir belirsizlik var. SORUNUN REFERANSI Başlıktaki soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamaları referans gösteriliyor. Devlet Bahçeli, İsrail’in İran’a saldırdığı ilk saatlerde “nihai hedefin Türkiye” olduğu tespitinde bulunmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuyla ilgili görüşlerini açıklarken “İsrail’in çok sinsi amaçları var” demişti. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Bahçeli’nin de bu yönde başka açıklamaları da oldu. Sonrasında, İsrail’in sıradaki hedefinin Türkiye olduğu konusunda yorumlar aldı başını gitti. İsrail’in Türkiye’ye sadece mesaj göndermediği, tehdit ettiği söylendi, yazıldı. Oysa bu, söyleneni mecrasından kopararak yorumlamaktı. Yorum da değil, komplo teorisiydi, spekülasyondu. TALİHSİZLİK Bir siyasetçi açıklama yapıyor. Gazeteciler açıklamayı yayına hazırlarken, bir başlık buluyorlar, açıklamanın bir cümlesini, bir paragrafını öne çıkarıyorlar. Günümüzün hızlı iletişim ortamında, o açıklama artık o özete indirgenmiş oluyor. Gerisi önemsenmiyor. Buyurun Bahçelinin 2. açıklamasındaki şu cümleleri okuyalım: “İsrail’in siyasi ve stratejik amacı Anadolu coğrafyasını çevrelemek, terörsüz Türkiye hedefini efendileri hesabına baltalamaktır.” “İsrail’i büyütüp ülkemizi küçümsemediğimizi iddia edenler tarihten, hayatın ve hadiselerin bizatihi varlığından ders almayan gafillerdir.” “Savaşırken düşünmeyi öğrenmiş bir milletin çocukları olarak ihtiyaç duyulan anlarda doğru okumaları, doğru yorumları, doğru değerlendirmeleri yapmak mecburidir.” Başa dönelim ve Bahçeli’nin öne çıkarılan cümlesini yeniden okuyalım. Aynı sonucu çıkarabilecek miyiz? HANGİSİNİ TANIMIYORUZ? Türkiye’yi mi? İran’ı mı? Yoksa İsrail’i mi? İsrail’i mi tanımıyoruz? İsrail, kim olduğuna, gücüne, nasıl sonuç vereceğine bakmadan önüne gelenle savaşa mı tutuşuyor? Türkiye’yi mi tanımıyoruz? Türkiye, “bölgede savaşacağımız başka ülke kalmadı; sırada sen varsın” diyerek sataşılacak ülke midir? Türkiye ile İran’ın nesi birbirine benziyor? Komşularıyla ilişkileri, uluslararası ittifakları, mezhep üzerinden ürettiği taraftarlıkları, sınırları dışında vekil güçler dizayn etme politikası, yurt dışındaki emelleri ve eylemleri, iç cephesinin fay hatları, ordusunun kapasitesi, savunma sanayinin potansiyeli, istihbaratın çapı, yabancı istihbarata karşı koyma yeteneği, nükleer çalışmaları, hukuku, demokrasisi, seçimlerine katılma oranı, devlet toplum ilişkileri, dış politikasının çok boyutluluğu, inceliği, komşu ülkeler için oluşturduğu tehdit olgusu ve algısı… Konu başlıklarını say say bitmiyor. Bu başlıklarının hangisinde Türkiye ile İran birbirlerine benziyorlar? Hangisinde Türkiye ile İran yan yana düşüyor? SORUNUN BAĞLAMI Türkiye bu coğrafyanın büyüğüdür. Yaşanan bütün gelişmeler, bölgede verilen/alınan bütün mesajlar Türkiye’yi ilgilendirir. ‘Devlet’ bu soruyu ve benzer soruları sorar, cevaplarını bulur ve gereğini yapar. Zaten bölgemiz bu kadar karmaşıkken, bu soruların devlet katlarında sorulmuyor olması tuhaftır. “Hedef Türkiye!” diyerek korku iklimi oluşturmaya çalışmak başkadır. İsrail İran çatışmasının ya da bölgedeki istikrarsızlığın Türkiye’ye maliyet üretmesi, buna bakarak Türkiye’nin risk hesabı yapması başkadır. “Arz-ı Mevud’un sınırlarına bakıp Türkiye’yi doğrudan hedefte göstermek başkadır. Çıplak görüntünün söylediğinin, gerçeklerle örtüşen yanına bakarak yorum yapmak başkadır.

Ortadoğu karışık günlerden geçti, geçiyor. Sivil uçuşlara kapatılan gökyüzü, füzelere ve savaş uçaklarına bırakıldı. İsrail’in saldırısıyla başlayan, İsrail ile İran arasındaki çatışma, “3. Dünya savaşı mı başlıyor?” sorusunu gündeme getirecek kadar tırmandı. Şimdi ateşkes aralığındayız. Doğru tabirle; ‘çatışmasızlık hali’nde. Daha da açıkçası; an itibariyle Ortadoğu’da, Ortadoğu’dan büyük, dünyayı bile tedirgin eden bir belirsizlik var.
SORUNUN REFERANSI
Başlıktaki soruya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamaları referans gösteriliyor.
Devlet Bahçeli, İsrail’in İran’a saldırdığı ilk saatlerde “nihai hedefin Türkiye” olduğu tespitinde bulunmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan da konuyla ilgili görüşlerini açıklarken “İsrail’in çok sinsi amaçları var” demişti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Bahçeli’nin de bu yönde başka açıklamaları da oldu.
Sonrasında, İsrail’in sıradaki hedefinin Türkiye olduğu konusunda yorumlar aldı başını gitti. İsrail’in Türkiye’ye sadece mesaj göndermediği, tehdit ettiği söylendi, yazıldı.
Oysa bu, söyleneni mecrasından kopararak yorumlamaktı. Yorum da değil, komplo teorisiydi, spekülasyondu.
TALİHSİZLİK
Bir siyasetçi açıklama yapıyor. Gazeteciler açıklamayı yayına hazırlarken, bir başlık buluyorlar, açıklamanın bir cümlesini, bir paragrafını öne çıkarıyorlar. Günümüzün hızlı iletişim ortamında, o açıklama artık o özete indirgenmiş oluyor. Gerisi önemsenmiyor.
Buyurun Bahçelinin 2. açıklamasındaki şu cümleleri okuyalım:
“İsrail’in siyasi ve stratejik amacı Anadolu coğrafyasını çevrelemek, terörsüz Türkiye hedefini efendileri hesabına baltalamaktır.”
“İsrail’i büyütüp ülkemizi küçümsemediğimizi iddia edenler tarihten, hayatın ve hadiselerin bizatihi varlığından ders almayan gafillerdir.”
“Savaşırken düşünmeyi öğrenmiş bir milletin çocukları olarak ihtiyaç duyulan anlarda doğru okumaları, doğru yorumları, doğru değerlendirmeleri yapmak mecburidir.”
Başa dönelim ve Bahçeli’nin öne çıkarılan cümlesini yeniden okuyalım. Aynı sonucu çıkarabilecek miyiz?
HANGİSİNİ TANIMIYORUZ?
Türkiye’yi mi? İran’ı mı? Yoksa İsrail’i mi?
İsrail’i mi tanımıyoruz? İsrail, kim olduğuna, gücüne, nasıl sonuç vereceğine bakmadan önüne gelenle savaşa mı tutuşuyor?
Türkiye’yi mi tanımıyoruz? Türkiye, “bölgede savaşacağımız başka ülke kalmadı; sırada sen varsın” diyerek sataşılacak ülke midir?
Türkiye ile İran’ın nesi birbirine benziyor?
Komşularıyla ilişkileri, uluslararası ittifakları, mezhep üzerinden ürettiği taraftarlıkları, sınırları dışında vekil güçler dizayn etme politikası, yurt dışındaki emelleri ve eylemleri, iç cephesinin fay hatları, ordusunun kapasitesi, savunma sanayinin potansiyeli, istihbaratın çapı, yabancı istihbarata karşı koyma yeteneği, nükleer çalışmaları, hukuku, demokrasisi, seçimlerine katılma oranı, devlet toplum ilişkileri, dış politikasının çok boyutluluğu, inceliği, komşu ülkeler için oluşturduğu tehdit olgusu ve algısı…
Konu başlıklarını say say bitmiyor. Bu başlıklarının hangisinde Türkiye ile İran birbirlerine benziyorlar? Hangisinde Türkiye ile İran yan yana düşüyor?
SORUNUN BAĞLAMI
Türkiye bu coğrafyanın büyüğüdür. Yaşanan bütün gelişmeler, bölgede verilen/alınan bütün mesajlar Türkiye’yi ilgilendirir.
‘Devlet’ bu soruyu ve benzer soruları sorar, cevaplarını bulur ve gereğini yapar. Zaten bölgemiz bu kadar karmaşıkken, bu soruların devlet katlarında sorulmuyor olması tuhaftır.
“Hedef Türkiye!” diyerek korku iklimi oluşturmaya çalışmak başkadır. İsrail İran çatışmasının ya da bölgedeki istikrarsızlığın Türkiye’ye maliyet üretmesi, buna bakarak Türkiye’nin risk hesabı yapması başkadır.
“Arz-ı Mevud’un sınırlarına bakıp Türkiye’yi doğrudan hedefte göstermek başkadır. Çıplak görüntünün söylediğinin, gerçeklerle örtüşen yanına bakarak yorum yapmak başkadır.